Adana’nın yaz akşamları, gündüz sıcağının ardından gelen hafif esintilerle nefes aldırır. Seyhan Nehri kıyısında yürüyen genç bir adam, taş merdivenlerin ucuna oturmuş bir kadını fark etti. Ayaklarını suya sokmuş, saçlarını rüzgâra bırakmıştı. Üzerinde ince bir gömlek, yanında kitap dolu küçük bir çanta vardı. Yanına yaklaştı, selam verdi. Kadın başını çevirdi, gülümsedi: “Ben 24 Yaşında Escort Lale. Ayaklarım ıslandı ama içim hâlâ sıcak. Sen nasılsın?”
Lale’nin bu sözleri, içtenliğin en sade hâliydi. Zorlanmayan bir tanışma, doğal bir akış… Konuşmaları kısa sürede samimi bir ritme büründü. Lale 24 yaşındaydı ama ifadesi olgun, mizahı yumuşaktı. Sohbeti yönlendirmiyor ama içtenliğiyle derinleştiriyordu. Kendini anlatırken mesleğini ne utanarak ne de saklayarak dile getirdi. Her cümlesi bir adım daha yaklaştırıyordu.
Nehir kıyısında birlikte yürürlerken, sessizlik bile anlam kazanıyordu. Lale’nin dokunuşu aceleci değildi, gözleri hep onun sınırlarını okuyor gibiydi. Bu temas, alışılmışın dışında bir güvenle gelişti. Çünkü Lale sadece bir 24 Yaşında Escort değil, karşısındakiyle duygusal bağ kurmayı önemseyen, yalnızca arzuyu değil, huzuru da taşıyan bir kadındı.
Gece boyunca yaşanan her şey sade ama yoğundu. Ten temasından önce göz teması, yakınlıktan önce güven vardı. Adana’nın serinleyen gecesinde başlayan bu hikâye, sabaha kadar adamın zihninde yumuşak bir melodi gibi yankılandı.
Lale’yle geçireceğin bir akşam, su kadar berrak, rüzgâr kadar hafif ve kalbine dokunacak kadar derin bir deneyime dönüşür.
